kıvranmak — nsz 1) Ağrı, sancı gibi bedensel veya korku, heyecan gibi ruhsal nedenlerle vücut eğilip bükülmek Hasta, yorganın altında biraz kıvranarak devam etti. P. Safa 2) mec. Acı çekmek, üzülmek Yıllardan beri düşmanların eline düşmüş olan bu kıymetli… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kıvrım kıvrım kıvranmak — 1) çok acı çekerek kıvranmak 2) yalvarma, sıkıntı vb. bir sebeple çok kıvranmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bükünmek — nsz 1) Kıvrılmak, bükülmek 2) Ağrıdan, sancıdan kıvranmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kıvranma — is. Kıvranmak işi … Çağatay Osmanlı Sözlük
kıvrım kıvrım — sf. 1) Kıvrımları olan, dalgalanmış bir yüzey veya dalgalı bir çizgi biçiminde olan Saçları kıvrım kıvrım. Kıvrım kıvrım yollar. 2) zf. Kıvrımlı bir biçimde Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller kıvrım kıvrım kıvranmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
uğunmak — nsz, hlk. 1) Büyük bir üzüntü veya acıdan kıvranmak, soluğu tıkanmak, ağlaya ağlaya bayılmak 2) İsteksiz davranmak, savsaklamak Gönülsüz yazıyorum. İstemediğim için, çevresinde dolanıp uğunuyorum. N. Meriç … Çağatay Osmanlı Sözlük
ıstırap çekmek — ağrı ve acı içinde kıvranmak, aşırı derecede üzülmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüreğini dağlamak — acıyla ve özlemle içi yanmak, acıyla kıvranmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
uylanmak — ağrıdan kıvranmak … Beypazari ağzindan sözcükler